Orhan Pamuk Sözleri - Güzel Sözler, Güzel Mesajlar, Aşk Sözleri, Anlamlı Sözler

Breaking

Home Top Ad

Responsive Ads Here

Post Top Ad

Responsive Ads Here

12 Nisan 2019 Cuma

Orhan Pamuk Sözleri

Aşk evlilikten sonra gelir.

Süleyman çok aşıkı bana. Pek çok erkek için aşk aptallaşmak demek, doğru.

“Kaçmış işte birine…” diye mırıldandı Mevlut. “Aşk acısı büyük acı,” diye ekledi içtenlikle.

Mutlu olabilmek için her gün bir miktar edebiyatla ilgilenmem gerekiyor.

Yazmak, yaşanmamış hayattan intikam almaktır.

İyi bir arkadaşlık için sırdaşlık en iyi başlangıçtır…

Yoksa yıkım, insanların ve inançların farkına varmadan değişmesi anlamına mı geliyordu?

Belkide yıkım, ötekilerin üstünlüğünü görerek onlara benzemeye çalışmak demekti.

İnsanın evi karnının doyduğu, kalbinin olduğu yerdedir.

‘Bozayı sattıran satıcının yanık sesidir,’ dedi Mevlüt.

Resmi görüşü buydu ama şahsi görüşü farklıydı.

Bir kadına, zamanında, iş işten geçmeden iyi davranmayı bilmek lazım.

Biraz diken olmazsa, aşk gülünün kokusunu alamazsın.

Umutsuzlara sefaletin sorumlusu olan bir suçlu göstermeli ki, onun başının ezilmesiyle cennetin yeryüzüne ineceğine inanabilsinler.

Kedi sevmeyen bir kadın zaten erkeğini mutlu edemez.

Sanki olmasını istediğim şeyler çok yavaş oluyor ve olurken de onları düşündüğüm ve beklediğim gibi olmuyorlar.

Rüyanda görüyorsan onu, özlemişsindir. Rüyanda görmek için yatıyorsan eğer, sevmişsin demektir.

Senin kadar mutsuz bakan birini görmedim hiç. Şimdi ben de senin gibi mutlu değilim. Mutsuzluk güç veriyor bana.

Hayatının son dört yılında pişmanlık ve kendini suçlamakla çok vakit geçiren Ka, sözle can yakma huyunu bir kimsenin ona duyduğu sevginin gücünü ölçmenin bir yolu olarak kullandığını da kendi kendine itiraf edecekti.

Mutluluk nedir?” “Bütün bu yokluğu, ezikliği unutabileceğin bir dünya bulmak. Birisini bütün bir dünya gibi tutabilmek…”

Yenikler ve ezikler ülkesinde var olmak bir başkası olmaktır. Bir başkasıyım , o halde varım ! Peki yerinde olmak için can attığım o bir başkası da sakın bir başkası olmasın ?

Mutlulukla bir dünyayı seyrettim, Canan, seni severek..

Akıllı bir hayvan olan kedi nankör değildir. Yalnızca köpekleri seven insanlara güvenilmeyeceğini bilir.

Ama tuhaf ve şaşırtıcı olanı dünyada aramalıymışız, kendi içimizde değil! Kendi içimizdekini aramak, kendi üzerimizde o kadar uzun boylu düşünmek mutsuz edermiş bizleri.

Bana yalan söylemeni isterdim. Çünkü insan ancak; kaybetmekten korktuğu bir şey için yalan söyler.

Benim için yazarlığın sırrı, nereden geleceği hiç belli olmayan ilhamda değil, inat ve sabırdadır.

Çok sevdiğimiz bir varlığa, hiçbir karşılık beklemeden en değerli şeyimizi verirsek, işte dünya o zaman güzel olur, onun için ağlıyorduk küçük hanım.

Hayatın, insanlığın çoğunluğu için, içtenlikle yaşanması gereken bir mutluluk değil, baskılar ve cezalarla ve inanılması gereken yalanlarla yapılmış dar bir alanda, sürekli bir rol yapma hali olduğunu, ilk bu sıralarda sezmeye başlamış olmalıyım.

Bazıları tanıyarak aşık olur bazıları tanımadan. bende tanımadan aşık oluyorum İpek. Çünkü tanıdıkça aşık olamıyorum. İnsanların kusurlarını görüyorum.

Çünkü, biliyorum, günaha gırtlağımıza kadar batmak değil, başkasının günahsız kalabildiğini görmek daha çok acı verir sizlere.

Bazan bir kavak ağacının yapraklarının rüzgârda titreyişine dikkat kesilir, ağacın kendisine bir işaret yolladığını hissederdi.

Fakir bir bozacıya kimse ilişmez, dedi Mevlüt gülümseyerek.

Bozacı, geceleri karanlık sokaklarda korkmaz mısın?…Sıkılmaz mısın?. Cenab-ı Allah gariban bozacıya yardım eder. Aklımdan hep en güzel şeyler geçer.

Sokaklardaki boz ve solgun kıyafetli sessiz ve ezik insanlar gitmiş, yerlerine gürültücü, hareketli ve iddialı kalabalıklar gelmişti.

Aslında en iyi aşk, değil tanımak,hiç görmediğin kişiye duyulan aşktır.Körler iyi aşık olurlar mesela.

Sokaklardaki boz ve solgun kıyafetli sessiz ve ezik insanlar gitmiş, yerlerine hareketli ve iddialı kalabalıklar gelmiş.

Kafamda Bir Tuhaflık vardı,içimde de ne o zamana ne de o mekana aitmişim duygusu.

Okulun ve Türkiye’nin geleceği konusunda müdürün kalbini en çok kıran şey bin iki yüz öğrencinin İstiklal Marşını aynı anda söyleyememesiydi.

Her gece sokaklarda uzun uzun yürümek artık mesleki bir alışkanlıktan çok bir ihtiyaç olmuştu. Gece sokaklara çıkıp uzun uzun yürümezse kafası, hayal gücü, düşünceleri zayıflıyordu.

Bir insanın, başka fırsatları olmasına rağmen onları reddedip sürekli aynı kişiyle sevişmek istemesine, bu mutluluk verici duyguya aşk denirdi.

Aslında kimse, onu yaşarken hayatının en mutlu anını yaşadığını bilmez. İnsan eğer hayatının en mutlu anını yaşadığını hayal edebilecek kadar mutluysa, geleceğin de güzel olacağını düşünecek kadar iyimser olur.

İçimde ışıltısını hissettiğim yeni hayat, uzakta bir yerde, belki erişilmez bir ülkedeydi ama hareket ettikçe ona yaklaştığımı, en azından eski hayatımı arkada bırakabildiğimi seziyordum.

“Aşk bir hastalıktır,” dedi hoca. “Acil ilacı da, haklısın, evliliktir. Ama tifonun ateşi düştükten sonra, bütün hayatı boyunca kinin alır gibi yavan bir ilaç alacağı için hemen pişman olur insan.”

Herkesin bildiği gibi şeref meselesi gibi laflar aslında insanların birbirlerini gönül rahatlığıyla öldürmeleri için icad edilmiş bahanelerdir.

Şehre söylemek, duvarlara yazmak istediği şey şimdi aklına gelmişti işte. Bu hem resmi, hem şahsi görüşüydü; hem kalbinin hem de dilinin niyetiydi: “Ben bu alemde en çok Rayiha’yı sevdim,” dedi Mevlut kendi kendine.

Einstein de yoksuldu; hatta fizik dersinden sınıfta kalmıştı, ama üç beş kuruş kazanmak için okulunu asla bırakmamış, kazanan da o ve milleti olmuştu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Post Bottom Ad

Responsive Ads Here