NUTK-İ ŞERÎF
ve
ÎZÂHI
ve
ÎZÂHI
Eyyühe'l-hâyimûn fi'l-felevât
İrhalû câvizû 'ani'l-kubbât
Ey susuz çöllerde yollarını şaşıranlar! Yola koyulun ve kubbelerin ötesine geçin.
Şâhidû ba'dehâ cemâle habîb
Fe huzû min atâyihî sadakât
Sonra yârin cemâlini seyredin ve O'nun ihsânından nasîbinizi alın.
Veh've yed'û bi-vaslıhî ebedâ
Kad teneffertüm 'anhü bi'l-gafelât
Zîrâ O, sizi dâimâ vuslatına çağırır fakat siz gafletiniz yüzünden O'ndan hep kaçarsınız.
Mâni' olur şühûd-i Hakk'a hevâ
Anı terk eyleyen bulur derecât
Nefs ve hevâ, Hakk'a perdedir. Hakk'a yaklaşmak için bu perdeyi mutlakâ kaldırmak lâzımdır.
Pâk kıl kalbini hevâcisden
Hall ola tâ ki sana bu şübühât
Kalbini bütün kötü sıfatlardan temizle zîrâ îmânı yakîne getirmenin şartı budur.
Uyma şeytân u şehvete zinhâr
Sâlikin yolunu urur şehevât
Sâlikin yolunu kesen iki eşkiyâ vardır. Bunlardan biri şeytan diğeri ise nefsidir. Şeytâna ve nefsine tâbî olan sâlik ma'nen ilerleyemez.
Hurrem ân kes ki u rehâ yâbed
N'efkened hîş râ bedîn vartat
Bu tehlikelere düşmeyenler, bu vartalardan kurtulanlar seâdete ermişdir.
Çemen-i cânına sehâb-ı kerem
Dâimâ yağdıra anın katarât
Nefsiyle mücâdele ederek onu mahkûmiyyeti altına alanlar, yani nefsiyle cihâd ederek onun canına okuyanlar, Cenâb-ı Hakk'ın kerem bulutlarından indirdiği nâ-mütenâhî yağmur damlalarıyla bambaşka bir câna kavuşurlar, ebedi bir hayât bulurlar.
Seyl-i cezbe vücûdu ravzasına
Aka kalbinde komaya keserât
Hakk yolunda nefsleriyle cihâd edenlere Cenâb-ı Hakk'ın cezbe seli yetişir ve bu sel onların kalblerinden mâsivâyı siler süpürür.
Zevk ile bâğ-ı vahdete gire ol
Yiye andan lezâiz semerât
Hakk'dan gayrı ne varsa kalbinde silinen sâlik, vahdet bağına girmişdir. O bağda onu bekleyen pek lezzetli meyveler vardır. Artık sâlik için safâ vakti gelmişdir.
Bînî-i cânına nesîm-i hüdâ
Râyiha-i Hakk'dan irgüre nefehât
Vahdet bağına girenler, hidâyet rüzgarının Hakk'dan getirdiği nice râyihalarla mest olurlar.
Bi'şneved gûş-i nidâ-yı elest
Bi-reved hûş-i û bedîn nağamât
Vahdet bağına girenlerin elest hitâbının nağmelerini duymaya başlarlar, bu nağmelerle mest ü hayrân olurlar.
Dân ki ashâb-ı ten ez în kerrend
Ne-şinâsed kelâm-ı Hakk nekebât
Nefsine mağlûb olan ten ehli ise bu ilâhî nağmelerden mahrûmdur. Onlar Hakk'ın kelâmını duyamazlar.
Ey Rusûhî sözün nefâyisinin
Ta'mını tutmayan yiye haserât
Bu güzel sözlerin kıymetini bilmeyenler, bu güzel nasîhatlerden ders almayanlar husrandadır.
Ne bilir zevkini sözün her har
Ne duyar sûz-i sırrı her haşerât
Nefsine, şehvetine mağlûb olan eşek tabîatlılar, güzel sözden, hikmetden anlamaz! Hevâsının peşinden koşan haşerât tabîatlı kişiler de sırr-ı aşkdan bî-haberdir.
Şeyh İsmâil Ankaravî
Kaddesallahu Sırrahu'l-Âlî
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder