Aşk-ı İlâhînin Alâmet-i Fârikası Nedir? - Güzel Sözler, Güzel Mesajlar, Aşk Sözleri, Anlamlı Sözler

Breaking

Home Top Ad

Responsive Ads Here

Post Top Ad

Responsive Ads Here

19 Nisan 2019 Cuma

Aşk-ı İlâhînin Alâmet-i Fârikası Nedir?

Aşk-ı ilâhînin en büyük âlâmeti, âşıkın dünyâdan da ukbâdan da yüz çevirmesi ve yalnızca Cenâb-ı Hakk'ı maksûd edinmesi ve sâdece O'nun rızâsını matlûb edinmesidir. Aşk-ı ilâhînin alâmet-i fârikası olan bu hâl, Hakk âşıklarının cümlesinde görülen bir hâldir. Buna bir misâl olarak, Allah aşkıyla yanıp tutuşan büyük veliyye Râbiatü'l Adeviyye Hazretlerinin bazı münâcâtlarını yazacağım.

Râbia Sultân bir münâcâtında Cenâb-ı Hakk'a şöyle niyâz ediyor :
Allahım! Dünyâdan nasîbim ne ise onu kâfirlere, âhiretden nasîbim ne ise onu da günâhkâr mü'minlere ver. Dünyâdan istediğim tek şey senin zikrin, ukbâdan istediğim ise sâdece senin cemâlini görmekdir. Allahım! Senden istediğim ne kudret helvası ve ne de bıldırcın etidir. Dünyâyı da istemem, ukbâyı da istemem ancak senin cemâlini görmek isterim.
Lafa gelince, "Ben Allah'ı seviyorum" demek çok kolaydır ama dünyâ nimetlerinden vazgeçebilmek kolay mıdır? Hele birde dünyâdaki nasîbini hiç sevmediği ya da tanımadığı insanlara bahşedebilmek her yiğidin harcı mıdır? Haydi diyelim ki yiğidin biri çıkdı ve dünyâdan da vazgeçdi ve nasîbini başkalarına bezl eyledi, peki aynı kişi âhiretden de böyle vazgeçebilir mi?
"Allahım! Beni senden uzaklaştıran herşeyden ve seninle benim arama giren her hâlden sana sığınırım" diye istiâze eden ve sabahlara kadar zikrullah ile meşgûl olan bu büyük veliyye diğer bir münâcâtında da şöyle niyâz ediyor :
Gözler uyudu, gâfiller uykuya daldı, bu günâhkâr Râbia ise senin huzûrunda bulunmakdadır, lutuf ve rahmet nazarınla onu uykudan ve sana hizmetden alıkoyacak gafletden koru. İzzetin ve celâlin hakkı için, ne gece, ne gündüz, senin hizmetinden bir an bile fâriğ olup uyumak istemem, uyursam ancak seni bulmak ümîdiyle bir an için uyurum.
Râbia Sultan, yine bir gece münâcâtında şöyle niyâz ediyor :
Allahım! Yıldızlar parladı, gözler uykuya daldı, bütün pâdişâhlar kapılarını kapattılar, herkes sevgilisi ile halvet oldu, işte ben de senin huzûrunda yerimi aldım. 
Râbia Sultan gece boyunca Cenâb-ı Hakk'a yalvarıp yakardıkdan sonra sabahın ilk ışıkları ile şu âşıkâne niyâzı yapıyor :
Allahım! İşte gece geçti, gitti ve günün aydınlığı ortaya yayıldı. Âh, acabâ gecemi kabûl ettin mi? Bunu bilsem de sevinsem. Reddettinse ona da sabrederim. Her zaman dilediğim ancak sensin. Beni ihyâ etsen de, beni kapından kovsan da yine seni isterim ve gönlümdeki aşkdan aslâ vazgeçmem.
Şu da Râbia Sultan'ın âşıkâne münâcâtlarındandır :
Allahım! Eğer sana cehennem korkusundan dolayı ibâdet ediyorsam beni cehenneminde yak, eğer sana cennet arzusu ile ibâdet ediyorsam beni cennetinden mahrûm et. Sana ancak ve ancak senin aşkından dolayı ibâdet ediyorsam beni cemâlinden mahrûm etme.
Râbia Sultan'ın aşkdaki samîmiyetini gösteren bir niyâzı da şudur :
Allahım! Bu dünyâ âleminde, dünyânın bütün nimetleri içinde, tek işim ve bütün arzum ancak senin zikrin, âhiret âleminde, âhiret nimetleri içinde, tek emelim de ancak sana kavuşmakdır. Bunlar benim arzularımdır ama sen nasıl istersen öyle yap, emir ve irâde senindir Allahım.
İki cihânı unutur sana gönül veren kişi
Yalan söyler 'âşık değil gözün senden ıran kişi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Post Bottom Ad

Responsive Ads Here